Çanakkale Savaþýnýn 100. yýlýný Kutlarken
“Ey insanlar! Doðrusu biz sizi bir erkekle bir diþiden yarattýk. Ve birbirinizle tanýþmanýz için sizi kavimlere ve kabilelere ayýrdýk. Muhakkak ki Allah yanýnda en deðerli olanýnýz, O'ndan en çok korkanýnýzdýr. Þüphesiz Allah bilendir, her þeyden haberdardýr.” Hucurát süresi, 13. Ayet.
Köyler, en küçük kabilelerdi. Ýnsanlarýn geçim sýkýntýlarý, terör baþlayýnca þehirlere göç baþladý. Ýþçi olan bu kiþiler þehirlerde en zor iþlerde çalýþtýlar. Bu insanlarýn çocuklarý üniversitede okudular, yurt dýþý gördüler, en iyi meslekleri edindiler, siyasete girdiler. O köylü gelenek ve göreneklerinden çok farklý bir yaþama, þehir yaþamýna monte edildiler. Ekonomik imkânlardan dolayý, köyde kalan akrabalarý ile karþýlýklý olarak gidip gelmediler. Sonradan gelen nesil böylece birbirlerine zamanla yabancý oldular. Ne köy kaldý, nede akrabalýk ve o kabileler daðýldý. Ayný dili konuþamayan bir þehir hayatýnýn içinde çoðaldýlar.
Günümüz Türkiye’sinde gelinen nokta iþte budur. Kabile-köy hayatý bitmiþ, komþunun komþuyu tanýmadýðý, sokaða çýkýnca kimsenin kimseye selam vermediði, iþ yerinde soðuk rüzgârlarýn estiði resmiyet þekliyle; insanlýk ve paylaþýmýn ölmek üzere olduðu þehir hayatý yaygýnlaþtý.
Ýnsanlarýn, daima parasal deðerlerin ve lüksün peþinde olduðu, hani adet yerini bulsun dercesine çocuk ve ailenin tesis edildiði, aile toplantýlarýnýn bile bir iþ yemeði haline dönüþtüðü, kim akýllýysa veya becerikliyse o kazanýr ve yer pastayý dercesine basit bir kazanç paylaþýmýna dönüþtüðü, bu þehir yaþamý inþa edildi.
Oysa geleneksel yaþamýmýz, orta Asya’dan beri küçük topluluklar içinde paylaþýlarak süregelmiþtir. Bize bu þehir yaþamý bir zehir etkisinde, adeta toplumsal yozlaþmayý-ölümü yaþatmaktadýr, týpký organik-in-organik tartýþmasý ve gerçeðinde olduðu gibi. Köroðlu’nun dediði “ silah icat oldu metlik bozuldu” beytini “ Þehire göç oldu düzen bozuldu” gibi deðiþtirerek, ayný ifadenin günümüzde devam ettiðini görmekteyiz…
Bu durumdan kurtulmanýn tek çaresi insanlarýn akrabalarýný araþtýrmasý, onlara ulaþmasý, geçim denilen canavara aldýrýþ etmeden fiziki görüþmenin saðlanmasýdýr. Ahlaki ve dini baðlantýlarýn yeniden canlanmasý için bu þarttýr. Biz duygusal bir toplumuz. Ne kadar mekanik düþünsek de özümüzde bunu reddeden bir genetik yapýmýz mevcuttur. Ýnsan hasta olduðunda, çaresiz kaldýðýnda, bir dostta ihtiyacý olduðunda, þehirlerde kimseye güvenemez hale gelmiþtir. Komünizm dönemlerinde inþa edilen çok katlý binalar yeniden hortlamýþ, sanki hücre evlerini andýran hapishane hayatý ruhumuza azap vermektedir.
Özünü unutmuþ bir nesil yerine, kendi geçmiþine sadýk ve onu canlandýran bir neslin yeninde doðmasý amacý hem dinidir hem de millidir. Eðer refah seviyesi yüksek bir toplum istiyorsak ve ülkemizin bölünmesine karþýysak, geçmiþimize ve tarihimize sahip çýkmalýyýz. Birbirine bu þuur ile güçlüce kenetlemiþ vatan evlatlarýnýn destan yazdýðý Çanakkale savaþýnýn 100. yýlýný bu idrak ve temenni ile yâd ediyorum. Onlarýn bize býraktýðý mirasa yeniden sahiplenecek altýn nesile ihtiyacýmýz var.
Saffet Kuramaz
Bookmarks