Allah’ý Tanýmak
Ahlaki ve deðersel konular alanýnda yer alan insanýn ihtiyari sýfat ve fiillerinin ilintilerindeki mevzular bazý alýnacak üç bölüme ayrýlabileceklerini, bunlarýn ilkinin Allah ile ilgili, ikincisinin bizzat insanýn kendisiyle ilgili ve üçüncüsünün de Allah’ýn yaratýklarýyla ilgili þeylerle baðlantýlý olduðunu daha önce söylemiþtik.
Birinci bölümden, burada Yüce Allah ile ilgili olarak belirtilen insanýn ilk nefsani fiili imandýr. Daha önce imanýn diðer fiillerin ve ahlaki sýfatlarýn deðer kökü sayýldýðýný belirtmiþtir. Ayný þekilde imanýn hakikatinin bir çeþit ihtiyarý nefsani fiil olmasý hasebiyle ahlak alanýnda ve ahlaki bahisler arasýnda yer aldýðýný söylemiþtik. Ayrýca insan nefsinde imanýn tahakkuk etmesi için imana konu olan þeyin tanýnmasýnýn gerekli bir þart olduðunu ve bilginin de genellikle ihtiyarý yollardan hasýl olmasý nedeniyle ahlaki deðerli fiiller kategorisinden sayýlabileceðini anlatmýþtýk. Bundan dolayý, netice alýyoruz ki Allah, peygamberlerin gönderilmesi kitaplarýn yollanmasý, haþrolma ve hesap gibi imana konu olan unsurlara yönelik bilgi elde etmek, nefiste imanýn oluþmasý için gerekli bir þarttýr. Nitekim iman da diðer ahlaki deðerlerin gerekli þartý, kökü ve esasýdýr.
Bundan dolayý, hepsinden önce diðer konularýn ekseni olan yüce Allah’a yönelik bilgi ve marifet elde etmek hususunda araþtýrma ve incelemede bulunmalý ve de bu alanda aþaðýdaki sorular gibi sorulabilecek sorulara yanýt vermeliyiz. Allah’ý tanýmadan maksat nedir? Allah’ý tanýmak nasýl hasýl olmaktadýr? Bu tanýmanýn deðeri nedir? Bunun zorluk ve engelleri nelerdir? Her þeyin önem ve deðer derecesini ve bu cümleden olmak üzere bu ilmi belirtmek onu elde etme yolunu açýklama ve onu korumanýn yönetimini engeller ve olumsuzluklarý inceleyerek baþkalarýnýn faydasýna sunmak ahlakýn ve ahlak bilgisinin görevidir.
Allah’ý Tanýmak Nedir?
Ýnsanýn Allah’ý tanýmasý huzuri tanýma ve husuli tanýma olmak üzere iki çeþittir. Ýnsanýn Allah’a yönelik huzuri tanýmasý da iki genel þekle ayrýlmaktadýr. Birincisi, fýtri derk veya fýtri olarak Allah’ý tanýmadan ibarettir. Bu baþlýk altýnda daha önce incelemede bulunmuþ ayeti ve fýtrat ayetinin belirtilen fýtri olarak Allah’ýn tanýmaya ve zayýf ve yarý bilinçli huzuri derke iþaret ettiðini sölyemiþtir. Huzuri ilmin fýtri þekli kazanýlacak/elde edilecek türden deðildir ve insanýn ihtiyar ve iradesi kapsamýnýn dýþýndadýr. Dolayýsýyla doðal olarak ahlak ilmi sahasýnda yer almamaktadýr. Fýtri derk, insanlarýn çoðunda salt yeri ve potansiyelden ibarettir; ona sahip olan kimse, kendi çabasýyla onu yeniden eyleme ve müphem halden bilinçli huzuri derk merhalesine ulaþtýrabilir.
Ýkinci tür huzuri ilim ise insanýn kendi aktivitesiyle ona nail olduðu ve tekamül merhalelerini kat ettikten sonra bu açýk ve bilinçli huzuri ilmin feyzin kaynaðý tarafýndan kendisine verilme liyakatine erdiði ilimdir. Bu huzuri ilim de aþamalýdýr ve bir takým merhalelere sahiptir. Onun en son merhalesi, yaratýlýþýn nihai hedefi ve insani kemalin en yüce gayesidir. Gerçekte insanýn yaratýlýþ nedeni de bu noktaya ulaþmaktadýr. Bundan dolayý, ahlaki faaliyetler de kendi alanýnda bu hedefe kilitlenmeli ve insani kemalin bu noktasýna ulaþma yolunda yer almalýdýr. Kur’an ayetleri ve hadisler de görme, þuhud ve bakma gibi muhtelif tabirlerle bu hakikate iþaret etmekte ve Allah’ýn evliyalarýnýn diðer alemde ona nail olacaklarýna delalat etmektedir. Gerçekte ona nail olmakla onlar, ebedi saadeti elde etmiþlerdir. Nitekim ayette þöyle buyruluyor:
“O gün bir takým yüzler Rablerine bakýp parlayacaktýr.”[1]
Ve þöyle buyruluyor:
“Böylece biz, kesin iman edenlerden olmasý için Ýbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.”[2]
Tabii olarak bu nihai merhale ve huzuri açýk derk de insanýn insiyatifinde deðildir ve bu, yüce Allah’ýn lütuf ve baðýþlanmasýyla ihlaslý kullara ve liyakatli insanlara verdiði bir þeydir. Elbette bu makama ulaþmanýn ve bu kemalin verilmesinin öncülleri bizim inisitayifimizde olacaktýr. Bu huzuri derk ve insani aþkýnlýða ulaþmak, insanýn ihtiyari fiillerinin neticesidir ki doðru bir tarzda yönlendirildiði taktirde oraya ulaþýlmýþ olacaktýr. Gerçekte bu kemalin verilmesi ihtiyari fiillerimizin bir bölümünün ödülüdür; iþler doðru ve uygun bir þekilde yapýldýðýndan bu ödül tam ve kamil olarak diðer alemde insana verilmektedir. Gerçi bu huzuri derkin daha düþük bir mertebesi, hal ve meleke suretinde bazen bu dünyada Allah’ýn evliyalarý için vücuda gelebilir.
Bu yazýda, marifet ve Allah’ý tanýma konusunda müphem fýtri idrak ve açýk huzuri idrak olmak üzere yukarýda belirtilen iki huzuri idrakten hiçbirinin bahsimize konu olmayacaðýna dikkat etmeliyiz. Çünkü iki huzuri idrakten hiçbirinin inisiyatifimizde olmadýðýný, birincisinden ibaret olan fýtri huzuri idrakin temelde kazanýlacak/elde edilecek türden olmadýðýný, ikincisinin ise her ne kadar kazanýlacak/elde edebilecek türden olmasýna karþýn direkt olarak irademizin muhatabý olmadýðýný ve öncülsüz gerçekleþmediðini ancak ihtiyarý davranýþlar için en yüce hedef sýfatýyla söz konusu olacaðýný söylemiþtik.
Bundan dolayý, bu yazýyla uygunluk arz eden ve bahsimizin konusu olabilecek mevzu iki husustan ibarettir. Birincisi, yüce Allah’a ve O’nun sýfat ve fiillerine yönelik elde edebileceðimiz, husuli, kanýtsal ve tahlilsel akli idraklardýr.
Ýkincisi ise, insanýn nihai kemal merhalesi ve bilinçli huzuri idrake yakýnlaþmasýnda etkili olabilecek erdemli ihtiyari fiiller türüdür.
Bu esas uyarýnca þöyle söylenebilir: Burada bahsimize konu olan husus, Kur’an-ý Kerim’de ve masumlarýn hadislerinde yer alan, akýl aracýlýðýyla ispat edilebilen ve tanýnabilen genel anlamýyla Yüce Allah’ýn varlýðý esasýný, tevhit sýfatýný ve diðer ilahi isim, sýfat ve fiilleri tastik etmeden ibaret olan husuli Allah’ý tanýma mevzusudur. Bu her þeyi içermektedir; öyle ki ilahi fiiller kategorisinde sayýlan Peygamberler vasýtasýyla gerçekleþen hidayet ve ahiret alemindeki hesap, ödül ve cezayý dahi kapsamaktadýr. Bütün bunlar Allah’ý tanýma konusunda yer almaktadýr.
Allah’ý Tanýmanýn Deðeri
Þimdi bu ahlaki bahiste bizim hedefimiz Allah’ý tanýmayý bu muhteva ile ve bu kapsamda ele almamýzdýr. Bizim sorumuz ise þudur: Allah’ý tanýma ahlak perspektifinde nasýl bir deðere sahiptir?
Bu soruyu þöyle yanýtlýyoruz: Bütün ahlaki deðerlerin kökü, Allah’a imandýr. Ýslam açýsýndan bir iþ iman dürtüsüyle gerçekleþmeyene dek deðerli sayýlmayacaktýr. Ýman ise bilgi ve tanýmaya dayalýdýr. Öyle ki bilginin eksiklik ve çokluðu doðal bir þekilde imanýn eksiklik ve çokluðunda etkili olmaktadýr. Her ne kadar da insanýn bilgisi nitelikli ve derin olursa, imaný da o oranda nitelikli ve derin olur. Bu iki öncülün tabii neticesi, imanýn konusuna yönelik bilgi ve tanýma, ahlaki deðerlerin kök ve usulleri zümresinden sayýlmasýdýr. Ýmanýn az ve çok dozaja sahip mertebeli bir hakikat olmasý, niteliði ve gücü fazla olmasý oranýnda insaný daha fazla bir hareket ve çabaya, daha disiplinli davranýþsal bir düzene sevketmesi ve neticede insanýn ebedi kurtuluþ, felah ve saadetiyle ilgili olarak yüce deðerler yaratmasý gibi bilgi ve tanýma da bu ölçüde azlýk ve çokluðu olan bir dozaja sahiptir. Güçlü olduðu oranda imaný etkileme yoluyla, daha yüce bir deðer yaratýr ve insanýn ebedi saadetine ulaþmasýnda ve de hayatýndaki en temel deðer ve kemale varmasýnda derin bir etki oluþturur. Özetle daha yüce bir saadete ermek için insanýn imanýný daha bir güçlendirmesi gereklidir ve imanýn daha çok takviye edilmesi için de edebildiðince kendi bilgi ve tanýmasýný artýrmalýdýr. Elbette bu, diðer þartlarýn yanýndaki gerekli bir þarttan ibarettir.
Allah’ý Tanýma ve Ýman Ýliþkisi
Bir takým mefhumlar, zihni analiz ve tahlil ve akli kanýtlarý kullanma yoluyla hasýl olan husuli Allah’ý tanýmanýn bilimsel, felsefi ve kelami bir þekilde öne sürülen Allah’ý tanýmayla ilgili konular düzlemindeki önermeler bütününden ibaret olduðu söylenebilir. Bu örmeler, tarif edilmesi gereken özne ve yüklemlere sahiptir. Ayný þekilde kanýt getirmeyle insanýn teyit ve tasdikini alabilecek isnatlar bulunmaktadýr. Yani bir matematik problemi hakkýnda düþünüp onun çözümünü bulmamýz gibi. Allah’ý tanýmayla ilgili konu ve sorular hakkýnda da ayný þekilde düþünmeli ve düþünce gücüyle o sorularý yanýtlamaya ve onun kör düðümlerini çözmeye koyulmalýyýz. Gerçi baþka bir açýdan Allah’ý tanýma konusu ile sayýsal bilimler fark etmektedir. Çünkü sayýsal bilimlerin insan hareket ve davranýþlarýnda, onun insani ve ahlaki tekamül sürecinde bir fonksiyonu bulunmamakta ve bir çok yerde unutulmaya maruz kalmaktadýr. Elbette iþ ve meslek açýsýndan günlük bu bilimle temas halinde olan bir kimse bunun istisnasýdýr. Örneðin genellikle iþi gücü matematikle meþgul olmak olan bir mühendis veya bir muhasebeci, pratikte ve sahip olduklarý iþ ve meslek gereðince her gün zorunlu olarak matematik kaidelerini ve sayýsal formülleri kullanacaklardýr. Neticede bu bilim onlarda canlý ve aktif halde olacaktýr. Oysa çoðu sayýsal problemleri halletmiþ ve onlarý çözmeye gücü olan fertlerin bir çoðunun hayatlarýnda sayýsal bilimlerin önemli bir rolü olmasýndan ötürü genellikle ona sýrt çevirmektedirler.
Allah’ý tanýma konusu, bizim ahlaki, insani ve manevi geliþimimizde etkili olan bir ilimdir. Ama onu fazla kullanma ve önemsemenin kendisinin canlý etkili ve aktif olmasýndaki tesiri, týpký sayýsal bilimler ve matematik gibidir. Eðer biz Allah’ý tanýmakla ilgili felsefi, kelami önermeleri ve onun kanýtlarýný bir defa okur, görür ve hatta iyi anlarsak ve gerçekte kesin deliller yoluyla Allah’ýn varlýðý bize açýkça ispatlanýrsa ama onu zihinde arþivledikten sonra pratikte ondan gaflet edersek gerçekte, ilahi konularý halletmiþizdir. Lakin bu bilgi canlý deðildir, hayat ve tekamülümüzde göz alýcý bir etki oluþturmaktan yoksundur. Eðer günlük ve tekrar ederek ona yönelir ve uygun fýrsatlarda ona müracaat edip o bilgileri kendi bilinçli zihnimizde hazýr hale getirmeye çalýþýrsak, doðal olarak bu durumda Allah’ý tanýma bizde canlý ve aktif olacaktýr. Pratik hayatýmýz, davranýþsal düzenimiz, manevi ve ahlaki tekamülümüz ve insani yüceliþimizde rol ifa edecektir. Günlük iþ ve çabalarýmýza cihet verecektir. Bu Kur’an’ýn üzerinde ýsrar ettiði Allah’ý tanýmadýr:
“Müminler saadete ermiþlerdir. Onlar namazda huþu içindedirler. Onlar boþ þeylerden yüz çevirirler. Onlar zekatlarýný verirler. Ve onlar ýrzlarýný korurlar.”[3]
Kur’an’da oldukça göze çarpan bu gibi ayetler gerçekte Allah’ý tanýmanýn canlý ve aktif bir halde olmasýndan kaynaklanan imanýn canlý olmasý ve pratik etkisi üzerinde ýsrarla durmaktadýr.
Bundan dolayý, bilgi ve tanýma iki açý ve kanaldan insanýn tekamülünde etki býrakabilir: Birincisi, nitelik cihetindendir; yani insanýn bilgisi ne kadar daha kesin, saðlam, aydýn olur ve kuþku sarsýlma, þüphe ve müphemlikten yoksun olursa ve deyim yerindeyse yakin mertebesine ulaþýr ve yakin mertebesi artarsa, bu oranda daha güçlü bir imana, yüce bir inanca ve daha geniþ ve derin pratik bir baðlýlýða sahip olacaktýr.
Ýkincisi ise þundan ibarettir. Ýnsan elde ettiði bilgiye yönelik edebildiðince önem vermeli, defalarca ona müracaat etmeli ve kendi pratik ve günlük hayatýnda onun etkili olmasýna çalýþmalýdýr. Böyle olduðu taktirde tabii bir þekilde böyle bir bilgi unutulmaya yüz tutmayacak ve içimizde canlý, aktif ve etkili bir imaný muhafaza edecektir. Bundan dolayý, bilginin mertebeleri ve ona yönelmenin tekrar edilmesinin imanýn geliþimi, saðlamlaþmasý, kalýcýlýðý, ömrü ve görkemi hususlarýnda bir çok etkisi olacaktýr. Ýþte tam burada Kur’an’ýn neden özellikle ilim ve marifetin faziletine vurguda bulunduðunu anlýyoruz. Zira ilmin fazileti hakkýnda gelen ayetlerle ilgili olarak açýkça denebilir ki onun en kamil ve açýk reel örneði Allah’ýn zatýna, fiillerine ve sýfatlarýna yönelik olanýdýr. Bu bilgi, kesinlikle mutlak ayetlerdeki ilmin reel örneklerindendir. Ayrýca sadece bu çeþit ilmin kastedildiði ayetlerde mevcuttur. Onun fazilet ölçüsü ve üstünlük kriterlerinin de imana ve o kanaldan insanýn davranýþlarýna, hareket biçimine dünyevi ve ebedi saadetine býraktýðý etki ve insanýn maddi, manevi, ferdi ve toplumsal ideal ve doðru hayat ve yaþamýna kaynaklýk etmesidir. Yüce Allah bu hususta þöyle buyuruyour:
“Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek þeye çaðýrdýðý zaman icabet edin”[4]
Allah’ý Tanýmanýn Yolu
Þimdi Allah’ý tanýmanýn mefhumu, onun iman ile iliþkisi ve taþýdýðý yüce deðer açýklýða kavuþtuktan sonra þu soru sorulmaktadýr: Ýnsan nasýl Allah’ý tanýmaya ve bu deðerli bilgiye ulaþabilir?
Bu soruya yanýt bazýnda bilimsel önermelerin iki türlü olduðunu söylüyoruz: Bir grup önermeler apaçýktýr; salt bu önermelerin özne, yüklem ve irtibatýný tasavvur etmek, insanýn onu tasdik etmesi için yeterlidir. Ama bir önerme apaçýk olmadýðý, düþünmeye ve tahlile ihtiyaç duyduðu zaman, belirtilen tasavvurlar tek baþýna insanýn tastiklemesine kaynaklýk edemezler. Böyle bir durumda tasdik etmeyi gerçekleþtirmenin mantýklý yolu, önermenin özne, yüklem ve irtibatýnýn tasavvur edilmesinin yanýnda onun ispat edilmesi için kanýt getirmemizdir. Elbette bizim için bilgi elde etmenin yolu, akli kanýta özgü deðildir. Ýnsanýn bilgisine konu olan deðiþik mevzulara uygun olarak bilimsel konularda deneyimden tarihi konularý nakletmeden ve fýkhi konularda masumlarýn sözlerinden… vb. deðiþik baþka yollardan da bazen yararlanýlmaktadýr. Bunlarýn her biri kendi yerinde, kendileriyle ilgili konularda bilgi kazandýrmaktadýr. Ama Allah’ý tanýma konusunda birden fazla bir yol mevcut deðildir ki o da akli kanýttan ibarettir. Konu Allah’ý tanýmak olduðu vakit, böyle bir konuda baþkalarýnýn ve hatta Peygamber ve yahut Ýmamlarýn sözlerine dayanmamýzýn anlamý yoktur. Ayný þekilde duyusal deneyim yöntemiyle de bu bilgiyi elde etmek mümkün deðildir. Bundan dolayý Allah’ý tanýmak için mevcut olan tek yol, akli kanýt olacaktýr. Açýk olduðu üzere daha önce de belirtildiði gibi buradaki bahsimiz husuli yöntemle Allah’ý tanýma hakkýnda olup akli istidlal ve kanýt yoluyla hasýl olmayan ve kendisine ulaþma yolunun nefsin üzerinde odaklaþma, onunla cihat etme ve Allah-u Teala’ya ibadet etmeden ibaret olan huzuri tanýma yöntemi deðildir.
Husuli yöntemle Allah’ý tanýma düzleminde açýk ve ikna edici kanýtlar mevcuttur. Biz, burada onlarý beyan edeceðiz. Onlar hakkýnda bilgilenmek istenirse kelam ve felsefe gibi ilgili ilimlere müracaat edilebilir. Bu alanda hatýrlatmamýz gereken tek þey þudur: Allah’ý tanýma kanýtlarý, genellikle bir takým öncüller, usuller ve varsayýmlara dayanmaktadýr. Söz konusu kanýtlarý gerçek bir þekilde anlamak, bu öncülleri anlamaya baðlýdýr. Bu öncülleri de anlamak, mantýk, kelam ve pratik felsefeyle irtibatlý ve haþir-neþir olmakla mümkündür. Bu yüzden, bilgisiz ve belirtilen ilimlerden bir duyumu olmayan fertler için bu konularýn anlatýlmasý ve kanýtlarýn getirilmesi, fayda vermemekle beraber bazen zararlý da olabilir ve cevabýný çabuk anlamayacaklarý þüpheleri zihinlerinde oluþturabilir. O halde öðretimde öðrencinin anlama düzeyini göz önünde bulundurmalý, ilgili konularý onun idrak kapasitesi ve anlama düzeyinde riayet ederek kendisine öðretmeli ve yanýtý güç olan zor þüpheleri dile getirmekten kaçýnmalýyýz. Böylece Allah korusun onun hidayetine vesile olmak yerine sapmasýna neden olmaktan sakýnmalýyýz.
Allah’ý tanýmak ve ilahi marifetleri elde etmek için en iyi yöntemin velileri, peygamberlerin ve hepsinden daha iyi olan semavi kitap Kur’an’ýn yöntemi ve yüce Allah’ýn beyaný olduðu söylenebilir.
Allah’ý tanýtma düzleminde insanlarýn geneli için bu yöntemlerde istifade edilebilir. Elbette maksadýmýz, kelami ve felsefi bahislerin deðerini azaltmak deðildir. Bilakis bu gibi konular, zihinleri güçlü ve felsefe ve kelam ile aþina olan halktan özel bir kesim için faydalý olacaktýr. Halkýn geneli için bu geçerli deðildir. Elbette baþkalarýnýn þüphe oluþturduklarý yerde de bu konularýn dile getirilmesi zorunluluk addetmektedir. Ama normal seviyedeki fertlerin ilk öðrenimlerinde Allah’ý tanýmak, felsefi karmaþýk konularýn dile getirilmesi ve onun güç kavramlarýný anlamaya baðlý deðildir; yani bunlarý anlamaya güç yetiremeyenlerin Allah’ý tanýma konusunda ümitsizliðe düþmeleri diye bir þey söz konusu deðildir. Netice alýyoruz ki Allah’ý tanýmanýn yolu, akli kanýt getirmekten geçmektedir ve Kur’an’da Allah’ý tanýma ve inançsal konular alanýnda insanlarýn akýl ve düþüncelerini ikna etmek için kanýt ileri sürmektedir.
Bookmarks